GEZ

aklımda kalanlar serisi…

Siz bilmezsiniz ben kuşe kağıda basılmış muhteşem bir atlasla büyüdüm… Sabah erkenden uyanır, o atlasın sayfalarında coğrafyanın beni ele geçirmesine hayran olurdum…

Dünya atlasıydı, renkliydi… Dağlara, taşlara, ovalara, göllere, okyanuslara dalar dalar giderdim…

Şimdi size yazarken bile gözümün önünde o atlas…

dünyada kaç ülke var renklere küçücük parmaklarımla dokunarak sayardım…

Tam bir rakama hiç ulaşamamıştım. Ya saymaktan yorulurdum ya belli bir süre sonra dikkatim dağılırdı…

Sonraları tabi büyüyünce araştırmalara girdim, gözü kapalı haritalar çizdim. Yani benim atlaslarla çok iyiydi aram…Peki siz biliyor musunuz dünyada kaç ülke var?

150-320-440-98…. tahmin edebildiniz mi?

dünyada toplamda 206 ülke var ama…

ah o amalar…

Toplam 206 ülkeden 193’ü BM tarafından tanınan ve üye olan ülkeler,

2 tanesi “gözlemci ülke”

geriye kalan 11 tane BM’ye üye olmayan ülkeler..

12 ülkenin adı A ile başlıyor…

23 ülkenin adı S ile başlıyor…

yani coğrafya konusunda tahmin ettiğiniz gibi normal değilim…Sağolsun ortaokul öğretmenimin de çok katkısı var, bir öğretmen bir dersi bu kadar çok sevdirebilir… (gerçi bazı öğretmenler de dersten çok nefret ettirebilir…)

Çok şükür ki, iyi öğretmenlerle büyüdüm ben… Büyük şans….

Hep dünyayı gezmek isterdim, şartları uygun hale getirmeye çalışmak için bayağı bir çaba sarfetmek gerekiyor…Yıllar geçsin, gece gündüz çalışılsın, elindeki avucundaki hooop hemen yok olsun…yok olmayanını bir kenara ayırabilirsen…ani ölme eşeğim ölme durumları yaşanır… pes etmeyin….

Nereleri gördüm? gördüklerimi yazacağım ara ara, size yol gösterebilir belki aynı yerde aynı şeyleri hissederiz diye.. Ama bilmem nerede şunu yiyin falan diyemem ben..gerçi belki de çok bayılırsam derim..tam da bilemedim şimdi..

Aslında “gördüğüme sevindiğim”, “ay ne güzel yerdi”, “keşke bir daha gidebilsem” ya da “zahmet etmişim de gitmişim” dediğim yerleri de yazacağım.. elimde kaybolmayan fotoğraflardan ekleyeceğim… çok harddiskteki fotoğrafım gitti…şimdi bulut işleri güzel…

Neyse ilk yazımı nerelerde aklım kaldı, nerelere gitmek isterdim diye düşünüp hazırlıyorum…

Aslında hayal kuruyorum, para biriktirmeye çalışıyorum da diyebiliriz…

ben dövize falan hiç bakmıyorum… yeşil okları hele hiç görmüyorum…

cagla-aklımda kalanlar serisi-1

Sol üstte Meteora fotoğrafı var… UNESCO nun, 1988’de bölgeyi dünya mirası ilan etmesiyle adı “havada asılı” anlamına gelen, Pindos dağlarının yanında, Thessalia’nın batısında yer alan bu eşsiz bölgede bazıları 400 metreden yüksek 100’den fazla kaya sütunu yer alıyor… Bu sıradışı yer şekillerini jeolojik olarak açıklamaksa kolay değildir, çünkü Meteora’daki sütunlar,peribacaları gibi sert volkanik kayalardan değil aksine kumtaşlarından  konglomeralardan(kaya parçaları, çakıl taşları, kum ve toz tanelerinin çamurla karışarak zamanla beton gibi bir yapı kazanması)yani yumuşak malzemelerden meydana gelmiştir.O yüzden ayrıca merak ediyorum…

Aklımda kalanlar 1- Meteora

Sonra fotoğrafta ortada olan fotoğraflar Kyoto….Başkentlerin başkenti falan gibi bir anlamı var japoncada…Yani adından da anlaşılabileceği gibi, eski imparatorluğun başkentiydi…

Benim gönlümden geçen bir nisan ayında kiraz çiçeklerinin ağaçları süslediği zamanda orada olmak…

şuraya da bir sakura-kiraz çiçeği fotoğrafı iliştiriyorum…

Aklımda kalanlar 2- Kyoto

Gelelim üst sağ fotoğrafa Porto…

Porto ve Gaia bölgesinden oluşan Douro nehrinin iki yakası…Zamanla birleşmişler ve Portugala dönmüş kelime…tren istasyonları, okyanusa kadar uzanan yollar, muhteşem evler,evleri süsleyen çiniler…

En çok merak ettiğim şeylerden biri ilk okuduğumda inanamamıştım dünyanın belki de en eski kitapçısı var 1881 tarihli “Livraria Lello” ezbere yazdım adını, kaç yıldır aklımda…

Ve tabi müzik… Öyle rezervasyonsuz falan, sokağın başındayken beni çağıracak müziği, yanık sesli şarkıcıyı dinlemek istiyorum…

Aklımda kalanlar 3-Porto

ve geldik St.Petersburg’a…

Rusya’nın 2. ve Avrupa’nın 4. büyük şehri. 200 yıl Çarlık Rusyanın başkenti zarif binalarıyla bilinen, Unesco Dünya Mirası listesinde Baltık Denizi kıyısında Neva Nehri üzerindeki 42 ada üstünde Kuzey’in Venedik’i diye bahsi geçen St.Petersburg, Rus Çarlığının Avrupa’ya açılan kapısı amacıyla kurulmuş bir şehir. Bu şehrin kurulmasına karar verilirken İtalya’dan Fransa’dan sanatçılar getirtilmiş…Zaten Rus romanlarında hep güzelliği anlatılır. Dostoyevskiler Puşkinlere ev sahibiydi… Karamazov Kardeşler ‘in yazıldığı bina koruma altında…

I.Dünya Savaşı Rus İç Savaşı döneminde Rusya Almanya ile savaşıyordu o zamanlar Almanca St. Petersburg ismi terk edilerek Petrograd olarak adlandırılmıştı…Rus devrimiyle Leningrad oldu..şimdi Peter ve Burg isimlerinin birleşmesinden…Peter Çar’ın isminden ki biz Deli Petro deriz… Burg da Almanca Kaleden geliyor…Peter’in Kalesi…

Beyaz Geceler zamanında yani Mayıs ortasından Temmuza kadar 18 saate yakın gündüz yaşanırken, orada olmak harika olur…

Aklımda Kalanlar 4-St.Petersburg

Bolivya…

İspanya sömürgesiyken Yukarı Peru diye adlandırılan, buzla kaplı Andean Tepeleriyle, sarp yer şekilleriyle, Simone Bolivar’dan gelen Bolivya ismiyle en merak ettiğim yerlerden..

İlk ilgim Salar de Uyuni… Tuz Gölü dediysem..Dünyanın en büyük tuz gölü, 10 milyar ton tuz rezervi var…Deniz seviyesinden 3.656 metre yükseklikte And Dağları’nın tepesine yakın bu gölün tüm alanı boyunca bir metrelik ortalama yükseklik farklılıkları ile olağanüstü bir düzlüğe sahip birkaç metrelik tuz kabuğu var…

hele şu resimler…

beni zehirleyen bunlardı işte… Muhteşem ayna görüntüsüyle gökyüzü, yeryüzü bir arada…

İnka Medeniyeti’nin izlerini, gökkuşağı rengindeki alpaka eşyaları, garip patatesleri ve şapkaları, pançoları görmeden, Batı kıyısı Peru’ya, doğu kıyısı ise Bolivya’ya ait olan Titikaka Gölüne gitmeden

Ara ara Aklımda Kalanlar serisinden bahsederiz…

biter mi hayaller…

bitmez…

Hayaller biterse biz biteriz…

Başa dön tuşu