OKU

GüL-Ay

Gülay…

Güllerin açtığı ay…

Hangi güldür deseniz koyu pembe mora çalan bir güldür…

Kendisi sadece

 “teyze” değildir…

Kırtasiyeye kaleme,boyaya düşkünlüğümün ilk mimarıdır. Biz çocukken, işten çıkar gelirdi,gelmesini dört gözle beklerdik…

kokulu silgiler, kalemler,boyalar getirirdi… 

Bayılırdık o gelsin isterdik.

Gelirdi…

Farklı zamanlardan fotoğraflar var aklımda… 

En eskilerde açık renkli kalın topuklu botlarının üstüne giydiği lacivert pantolonu, krem/beyaz gömleğiyle,hafif makyajlı ve saçları topuz… 

Muhtemelen ben 3-4 yaşındayım. Ortancalı evde arka odada camın önünde duran masadayız… 

kalemlerle kimbilir neler karalıyorum?

kendime dair hatırladığım az şey var ama onu çok hatırlıyorum…

Teyzem bence;

“topuz saçın en çok yakıştığı kadındır”…

Siyah parlak saçlarını tam ensesinde yaptığı topuzla toplardı…

Bir başka fotoğraf Kandilli’de oturuyoruz;

kapısında filbahrilerin, yaseminlerin koktuğu bahçe… 

///annemin yıllarca emek emek büyüttüğü “japon şemsiyesi” çiçeği vardı… 

sadece şemsiyenin tellerini düşün, onların yeşil olduğunu düşün, şemsiye şeklinde palmiye düşün… o işte…  taşındığımız gün eşyalar içeri alınırken bahçede duran çiçeklerden olan bu japon şemsiyesini ineklerin hart diye yediği bahçe… 

Haliyle o günden sonra ;

bir çeşit “çim” diyebiliriz… 

Ayrıca Madagaskar‘da yetişirmiş, Madagaskar Şemsiyesi…

🧿

Neyse Kandilli’deyiz. Anlıyorum telefon konuşmalarından bir tatsız durum var ama çocuksun, bilmen kadarı söyleniyor.

Haftasonu herhalde gün batımında teyzemler geliyor, annem mutfakta hazırlıklarda, Damla-Çağla getir götür işlerinde…

Neyse iniyorlar arabadan, teyzem yine topuzlu, ışıltılı uçuk pembe bluzu, eteği var üstünde…

ama yüzünde bir hüzün… annemle sarılıyorlar… 

bize de sarılıyor,öpüyor… benim genelde yamuk olan kendi kestiğim kahküllerimi düzeltiyor saçlarımı okşarken… 

Hüznü anlıyoruz…

beklenen küçük kız gelmiyor…

Hareli yeşil/ela gözleri,

yaşlar varken daha bir yeşil parlar, ilk o zaman görmüşüm… aklımda o fotoğraf…

O renk başka kimsenin gözünde yoktur…

Bir başka fotoğraf, yine kavuşmuşuz geziyoruz, pazara gidiyoruz renk renk çeşit çeşit aklımız gidiyor, gülüyoruz… 

Bir başka fotoğraf çocukluğum;

en çok sevdiğim İstanbul Pastanesinin milföyünü- kestaneyi, keş peyniri almış gelmiş… 

Sadece teyze değil…

En yakın arkadaşın… dostun,sohbet arkadaşın…

Her zaman sevgiyle kucaklayan, gönlü bol, uzaklığı bir telefonla azaltan, deprem ölçücüsü, enfes yemek yapan, her evimin en zevkli parçalarını hediye eden, kendinden şekerli, tatlı, duygulu, empatik, hoşgörülü, birleştirici, 

annemle babamın flört mektuplarının ulağı…

İyi ki doğdun… 

Seni çok seviyorum…

Benim gönlümün 

Güllerin açtığı zamanısın… 

Hep Mis kokulu parlarsın…

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu