Hamsın Piştin Yandın
Birikimler…
İçe Atılanlar…
Göğe bakıp,derin derin nefes alıp, ayağını toprağa basıp negatif elektriğini atmak istersin ya hani;
Peki, bilinçaltının derinine gömülenleri nasıl atacaksın? Bu arada hafızaya gerçekten silgi bulmuş bilimadamları. (İsviçrelidir herhalde) Sağolsunlar…
Bir şey daha rica etsem bilimadamları, bilimkadınları; zahmet olmazsa, “İstemediklerimizin burnumuzun dibinde bitmesi” durumuna ne gibi bir yorumunuz var?
Acı veren, mutsuzluk abidesi, negatif; sana gelince yakınan ama yakındığı kişiye hiç birşey çaktırmayan,
kendisinde taş taş üstüne koymayanlardan kaçma isteği var bende. Depresyon mu bu yoksa? Aslında iç şişmesi gibi de…
Aşırı uçlarda yaşayanların bir de
“Çok basit yaşıyorum, hareketi kaldıramıyorum demesi”
(E zaten uçlarda olduğu için gerçekten fazla geliyormuş meğer… )
“hep yakınanlardan”,
“hep karşı tarafı suçlu bulandan”,
“herkesin kötü, ama şu pis dünyada bir tek temiz kalanın, doğru kalanın “O” olduğu gerçeğini düşünenlere ne desem bilemedim…Ama…
2017 yılındayız artık ya…
biraz da gerçeklerden kaçmasak…
Z kuşağı dalga geçiyor bu konularla…
Bu tarzlardan o kadar çok sıkıldım ki anlatamam.
Sert seramik çamurunu bile balçık yapıyorum artık.İlk elime aldığımda kollarım kopmuştu. Ama alışıyorsun işte.
Seramikte daha önce kullandığın çamur parçalarından parça pinçik; gıdım gıdım kalanlardan bir poşete doldurup, ağzını düğümleyip şaplak, şuplak yere vurursun.
Vurursun ki; tek bir parça olsun.
Vurursun ki; İçinde hava kabarcığı kalmasın.
Vurursun ki; sinirliysen falan saçın başın dağılıp,kolun yorulur.
işte çamur o zaman olur!Yeniden işlersin,şekil verirsin; verebilirsin…
Bazen insanları da kendine getirmek için şaplak şuplak diye yere çalasım geliyor.(Ay inan yazarken bile içim rahatladı.)
Alıyorlar antidepresan ilacını oh rahat dan dun laflar..
Ya bu laf nereye gidiyor, karşımdaki alınır mı,çok mu abarttım diye hiç sormuyorlar kendilerine. Karşısındaki incinir mi diye düşünmeden süzgecini bir kenara atıp atıp bilmeden sallıyorlar.
Şimdi ben ne yapayım?
Hoş gör ben affedeyim gitsin aldırmayayım.. Büyüklük bende kalsın sonunda… mı yani? Hep mi?
Seramikle birlikte en az 2 kere pişmen gerektiğini anlıyorsun.
Önce çamur şekilleniyor…
Sonra şekilli çamur pişiyor bisküvi oluyor…
Sonra bisküvi renkleniyor…
Sonra renklenen bisküvi pişiyor seramik oluyor…
Yani en azından bir-ey, bir-şey olman için pişeceksin…
Mevlana demiş Ne olursan Ol Yine Gel! Ama ben Mevlana değilim ki…
Yani,
Bana pişmeden gelme!…